5 Mart 2010 Cuma
Runtalya benim bundan tam 1 sene önce 8 Mart 2009’da hayatımda ilk defa 21KM koştuğum etkinlik idi. Avrasya’da tam maraton koştuktan sonra bunun bir tutku haline geleceği ve hep daha iyi ve daha ileriye adım adım gitmek için çabalanacak hayat boyu bir süreç haline geleceğini tahmin etmiştim. Bu sefer eşimle beraber 5 Mart Cuma akşamı antalya’ya uçarak başladık bu maceraya. HillSide su Otel’in gene Adım Adım bağışçıları için hazırladığı güzel sürprizler, uygun fiyatlı konaklama imkanı ve hizmet kalitesi gece 23:00 sularında otele girmemize rağmen kendimizi evimizden pek ayrı kalmış hissettirmedi.
6 Mart 2010 Cumartesi
Sabah erken kalktık ve eşleri havuz keyfinde bırakıp biz iş yerinden arkadaşım Mehmet Tunçkanat ile göğüs numaralarımızı almak için Özdilek Alışveriş merkezine gittik. 436 numara’yı aldım. Maraton koşucularının göğüs numaraları kırmızı idi. Sedef’e de yürümesi ve bizimle beraber parkurda olması için 10KM gögüs numarası aldım. Runtalya iyi bir organizasyon. Çok emek veriliyor. Hala ufak tefek eksiklikleri olsa da daha da iyiye gideceğine eminim. Küçük siyah çantaların içinde PEKMEN enerji barları, Özdilek El havlusu, Askılı güzel bir koşu T-Shirt’ü ve yağmur olasılığına karşı bir yağmurluk var.
Çantaları aldıktan sonra Mehmet ile 4 KM’lik güzel havada hafif tempo koşuyoruz. Sonra ayaklarımızı soğuk Akdeniz’e sokarak dizlerimize su terapisi yapıyoruz. Çılgın bazı arkadaşlar suya giriyor. Havada güneş var ve güneşlenenler de var. Ancak ben maraton öncesi ekstrem hareketlerden kaçınıyorum. Odada dinleniyoruz, otelde vakit geçiriyoruz. Bağış toplama amacıyla Adım Adım ile otele gelen 200’e yakın koşucu ve yakını var. Küçük çocuklar etrafa renk katıyor. Birbirini hiç tanımayan ancak bir amaç uğruna TOG, TEGV ve TOFD derneklerine bağış toplamak amacıyla ülkenin her yerinden burada buluşan Adım Adımcıların içinde eski üyelerinden biri olmak bana gurur veriyor… Ne çok arkadaşım oldu böyle… Ne mutlu bana.. Hepsi harika insanlar…
Akşam yemekten sonra dinleniyorum. Garip bir şekilde çok rahatım, hayatımda başardığım bir şeyi tekrar başarabilecek miyim ? Ya da bitiremeyip hüzün mü yaşayacağım. Ama önemli değil ki … Amacım belli o amacıma doğru adım adım ilerliyorum. Gene bir çok kişiden bağış toplamayı başardım. Ayrıca Gökben arkadaşım ile beraber şirketim Microsoft’tan tam 8 arkadaşımı koşmaya ikna ettim. Hepsi hayatlarında ilk defa yarış parkurunda 10KM koşucaklar… Ve tabii ki de bağış toplayacaklar. Gece Hasan Kasapoğlu Ali Rıza’nın oğlu Atlas ile bebek arabası ile onu itip koşacağı Maraton hakkında benimle röportaj yapıyorlar. Gece bu şekilde terasta açık havada sohbet ile sonlanıyor…
7 Mart 2010 Pazar. Yarış Günü ! Sabah 08:45
Sabah erken kalktım. Sedef’i mahmur uykusundan uyandırdım. Geceden yaptığım hazırlık sonucu hızlı şekilde kahvaltıya indik. Ayakkabıya kayıt ölçen chiplerimiz takılı, gögüs numaraları çengelli iğne ile tutturulmuş, belimde su ihtiyacımı karşılayacak küçük mataram, enerji jellerim, protein şekerlerim ve kramp engelleyici elektrolit haplarım ile yarışa hazırım. Kafamda Salomon çöl şapkası ve ayağımda kırmızı EXO CALF çoraplarım ile zaten Adım Adımcılar arasında tanınıyorum yeterince…
Ali Rıza ile koşarak koşu mahalline gidiyoruz. Diğer herkes otobüsle geliyor. Koşu alanı panayır yeri gibi. Bedava şapkalar dağıtılıyor. Çantamı Sedef kamyona bırakmış bile saolsun. Isınma turları başlıyor. Ormanda her cumartesi çalıştığımız antrenörümüz Kees bizi ısındırıyor. Microsoft ekibi son derece heyecanlı… Ama başaracaklarına eminim…
Kadim dostum Can’da son dakika dahil oldu geziye. En verimlisi onun oldu. Hem işlerini halletti, hem tatil yaptı hem de koşmayacağım demesine rağmen ilk 10KMsini bitirdi :-)
7 Mart 2010 Pazar. Yarış Günü ! Sabah 09:25
Heyecan dorukta. Ayakta zıplıyorum. Sedef dur diyor bir anlam veremiyor. İşte özellikle 10KM ya da 21KM’de olmayan bir durum. Geçici konsantrasyon patlaması. Etrafımı duymuyorum. Ali Rıza son hazırlıkları yapıyor. Beraber Atlas’ı tam 4.2 KM itecek. Belkide Türkiye’de bu mesafeyi yapan ilk baba-oğul olacaklar. Atlas’ı bepanten ile kremliyoruz ve yarışa hazır hale getiriyoruz.
Annesi Melda tedirgin tabi; artık kadın bezdi Ali Rıza’nın çocuğu dağlara taşlara vurmasından :-) Ama o da bize çok destek oluyor ve oldu tüm yol boyunca…ATV ile bizi kameralara bile çekti. Start anı yaklaşıyor. Eşim Sedef’e bir öpücük konduruyorum ve beni 4:15’ten sonra start’ta bekle diyorum. Sonra koşucu arkadaşım suna’dan bir gece sonra öğreniyorum ki benim biraz gecikmem den dolayı çok endişelenmiş… Ve beni merakla beklemiş :-)
Yarış Start anında kameramı Can’a veriyorum ve yarışın start’ında çıkışımızı videoya çekiyor. Heyecanımız buradan da belli…
Runtalya 2010 Start anı from Emre Tok on Vimeo.
Yarışın ilk 10 KM’si
Yarışın ilk10km’sinde ortalama 10.5-10.9 KM saat hız ile beklediğimizden hızlı geçirdik. Yolda özellikle Atlas ve Ali’yi fotoğraflamak isteyenlerden dolayı ilk 3-4dk çok yavaştık. Süleyman Evren; Pekmen’in mucidi de bizimle beraber koştu ve fotoğraf çekti. Ama Maratonlarda zaten yavaş giden çok yol alır felsefesi ile yarışmak keyifli. 10.KM içinde 10 KM yarışçılarının geri dönüşünü görmekde güzeldi. Yolda su, sünger istasyonları bol. Şimdilik bir sorun olmadan ilerleyebildik. 10KM’de aldığım ses kaydı şu şekilde… Dinlemek için Tıklayın.Runtalya (1oKM Ses Kaydı)
Yarışın 21.KM’si
Yarışın en zor bölümü olacağını bilmediğimiz bölüm… Aşırı sert esen rüzgarın başlaması, Atlas’ın uyanması ile deniz kenarına inip rüzgarlı ve parke taşlı bölümde koşmak… Bunlar bizi yormaya başlamıştı. Ali Rızaya sürekli su ve sünger takviyesi yaptım. Malum 30KG’luk bir yük itiyordu. Arada elektrolit ve enerji jellerinden veriyordum. Bol portakal, elma ve muz yedik. Atlas’a ise Simit, çukulata verip elini tutarak oyunlar oynadım. Yanımızda bir süre Almanya’da yaşayan ve her sene koşulara katılan bir bey ile koştuk bir süre; Berlin’den katılıyormuş. Sıcak etkisini göstermeye başladı. Görme engelli bir koşucu ile beraber sohbet ettik. Ne azim. Muhteşem bir şey… Ali ile konuşup kısa bir süre sessiz gidip müzik dinlemeye karar verdik. Yollar boşaldı. Artık sadece yolda Alman turistlerin alkışları eşliğinde gidiyorduk. Ayaklarda birşey yoktu. Benim arka adelem bir süre çekti ama sonra normale döndü. Maraton koşarken bir nevi makineye dönüyorsunuz . Hatta makinist gibi olup vücudunuzu saat gibi dinlemeye başlıyorsunuz… Uzun 3 şeritli yola girdik. Sıcak etkisini hissettirmeye başladı. Benim ve Ali’nin ses kaydı için tıklayınız. Runtalya (21.KM Ses Kaydı)
Yarışın 30.KM’si
Artık karşıdan gelenleri görüyoruz. 24.KM’ye giderken bana 4KM fark atmış Yavuz ve Şener’i görüyorum. Muhteşem koşuyorlar. Hakan Eğilmez ise göz mesafemende önümde. Dalğıç adamın ciğeri başka tabi. burada çok ama çok rüzgar yiyoruz. Ben biraz yoruluyorum ve Ali Rıza’nın arkasında koşup biraz drafting yapıyorumyani rüzgarı kesmesine sığınıyorum ama Atlas’ın “Abi” sesi ile kendime geliyorum. Benim bu maratonda görevlerim var kardeşim ! Elini tutuyorum daha doğrusu parmağımı veriyorum Atlas onu tutup bırakıp bir oyun buluyor kendine ve gülüyor. Melda sürekli ATV ile bizi yakalıyor ve çekiyor. Arada inip bebeğini kontrol ediyor. Abilerinde emin ellerde ama abileri emin ellerde diil ! :-)
Ali Rıza’yı elektolit manyağı yapmaya kararlıyım. Sürekli rüzgar, beklenmedik rüzgar bizi bezdiriyor ama amaç belli. Maraton bitecek, bağışlar toplamacak , ailelere hikayeler anlatılacak…. Artık bir maraton klasiği olan kaval kemiği krampı, bilek şişmesi, diz kapağı yanındaki bölgenin taşlaşmasının başladığı sinyalleri vücud kas ekipleri tarafından iletiliyor. Ses kaydı sizlere gerçekleri anlatacaktır. Buyrun dinleyin Runtalya (30.KM Ses Kaydı)
Yarışın 40.KM’si
Yarışın 35-42 arası hep aynı. Hep söylüyorum. Hep söyleyeceğim. İnsanoğlunun kendi ile mental imtihanı. Bu bölüm çok önemli. Burayı bir kere aşarsanız artık bundan sonrası kolay tüm yarışlar için. Ali Patagonyalardan , Kanadalara kadar 400-500KM yarıştı. Ama asfaltta sıcakta 30KG araba iterken bunda mental olarak ayakta kalmaya çalışıyor. Ona sürekli olarak sözlerim ya da ritim ile destek vermeye çalışıyorum. Dyanıklı bence bir 40KM daha çıkarır… Yokuşlarda kendinin dışında bebek arabasını da itiyor. Zorlanıyoruz ama takım oyununu bırakmıyoruz. Ben gene Manga, Çilekeş, Coldplay, Gotan Project, Pearl Jam, Depeche Mode gibi ezgilerin arasındayım. Bu sefer enerji şekerleri elimde sağlam ağzıma atıyorum. Nefesim ile ritim tutturuyorum…41. KM’ye geldiğmizde ali Rıza’dan ayrılıyorum son 1 KM depar yapmak için. Bu ayrılış öncesi ses kaydı şu şekilde. Runtalya (40.KM Ses Kaydı)
42.195m
Evet son 1 km’ye gireken Tolga Özçelik geliyor yanıma. Çok büyük destek ama konsantrasyonu bozmamak için ondan müziğimi dinlemeye devam etmeyi istiyorum. Gene boğazım düğümleniyor. Gene gözlerim dolmaya başlıyor. Olağan üstü bir duygu. Ellerim, vücudum şu an yazarken bile onu hissediyorum. Yaşanması gereken bir şey . Son 200metre ileride seçemediğim ama tanıdığım biri var… Adım Adım T-Shirtü var… Bizi bekliyor. Pınar Kılıç . 150 metre pankartının altından geçerken soruyorum ” Kaç kaldı ?” Tepeyi gösteriyor. Artık vücudumda ve beynimdeki son şekerlerde gitmiş :-) Yanımda geliyor. Nefesim daralıyor tempom çok hızlı kramp girebilir desemde bırakmıyorum tempomu. Stada girmeye yaklaşırken MP3 kulağımda Hakan Eğilmezi görüyorum alkışlıyor. Köşeyi dönüyorum, gözlerim dolu dolu ve onu görüyorum karşımda… Sedef, Eşim… Beni tam 3.5 saattir orada bekliyor. Fotoğraf makinesine basarken “aşkım” sesini müzkle karışık duyuyorum. Boğazım düğümlü ona bu pozu veriyorum…Onu seviyorum…
4 Saat 47 Dakika ve33 saniye brüt ve 4 saat 46 dakika Net sürem ile bir önceki 5.08.05’lik derecemden her türlü sıcaklık, rüzgar ve diğer etkenlere rağmen 23 dakikalık bir performans artışı gösteriyorum… Bir maraton daha bitiyor. Bundan sonra benim için en büyük iki yarış temmuzdaki DASK uzun parkurda Caner Odabaşoğlu ile yarışmak ve Mont Blanc dağ maratonunda başarı ileile ülkemi temsil eden 3 Türk’ten biri olmak.
Hayat her zaman bir maraton… Hep ileriye hep daha zorunu denemek hoşuma gidiyor…Limitlerimi biliyorum. Sürat ya da hızlı olmak değil, bitirip keyfine varmak ve amacım uğruna koşarken bunu paylaşmak… Herhalde bundan daha mutlu eden birşey yok beni…
Sevgiler
EMRE TOK
12 Mart 2010

gülsevim
Mart 12, 2010 at 7:48 am
Tebrikler, kalemine sağlık Emre, ben ADIM ADIM’a yeni katıldım gerçekten hem spor yapıp hem bağış toplayarak bir işe yaramak inanılmaz keyifli.Hayat akıp giderken böylesi güzelliklerle renklendirmek ve bunları yapamayacak yaşa geldiğinde çocuklar ve torunlara gururla anlatılacak hikayeler yaratmak ne güzel:)))
Kalemine, ayaklarına, ellerine sağlık.
selamlar,
gülsevim
Haluk Akalın
Mart 12, 2010 at 9:32 am
Bravo Emre çok güzel bir yazı olmuş. Mony Blanc yarışında başarılar dilerim.
MustafaC
Mart 12, 2010 at 9:56 am
Harikasın Emre, hem müthiş bir iş yapıyorsun, hem de bize yaşatıyorsun
Münir Kundakçı
Mart 12, 2010 at 10:45 am
Emre,
Okurken benim bile gözlerim yaşardı. Senin hislerini tahmin edebiliyorum. Müthiş bir irade seninki.
Sevgiler,
Münir
AliRıza Bilal
Mart 12, 2010 at 12:30 pm
Maraton kardeşliği,
Emre’cim maratonumuzu çok güzel anlatmışsın tebrik ederim.Bende fotoğraflara bakarken,dinlerken,izlerken ve okurken hem duygulandım hemde o acılı anları tekrar hisstettim. yine koşmak istedim.
İnsan oğlu işte böyle yüzsüz. Maraton sonrası koşmanın adını bile anmak istemezken şimdi acaba diyorum Atlas ile ultra mı koşsak ha Emre abisi ????
pınar
Mart 12, 2010 at 5:45 pm
Adım Adım için yaptığınız çalışmalar için tebrikler ve paylaşım için teşekkürler.
Yonca Tokbaş
Mart 13, 2010 at 8:40 pm
Emre…
Şu an şaka gibi iki göz iki çeşme şu lanet ekranı göremeyerek de olsa yazıyorum!
Sanırım bu anlattıklarını yaşamadan bilmek çok zor ama bildim desem… ! Çünkü ben bile İLK DEFA ANTALYA’da 10km mi bitirmeme 150metre kala ağladım… Finish e aglayarak girdim.. ve devam ettim.
Oysa bu koştuğum ilk 10km değildi ama insanın sanırım bir amaç için sözünü tutarak ucunda yol boyunca yediğin şekerler bir yana, kocaman ve manevi bir şeker olduğunu bilerek koşması bambaşka…
HELAL olsun diyorum. Ben koşularımı video ya çekip hurriyet.web.tv ile tüm Türkiye ve dünyadaki Türklerle paylaşıyorum. Çünkü geçen sene kafama koydum bu millete bu işi eğlence ile sevdirmeyi…
Ama bu senin yaptığın Ali Rıza ile, yani ses kayıtları Atlas ın yanınızda olması… beni inanılmaz etkiledi…
Hani yanınızda olsam, eşlerden müsade boynunuza atlardım yeminle!
ve Darısı başıma dedirttiniz…
korkarım deneyeceğim ben de!
Yonca
“takipte”
Okan Başar
Mart 14, 2010 at 7:28 pm
Okurken bile heyecanlandım.
Tebrikler Emre Abi,
Neslihan Venus Kilic
Nisan 15, 2010 at 12:01 am
Harikasın Emre, maraton gerçekten bir tutku.
Bunu böyle faydalı işlerle yapabilmekse müthiş bir maneviyat.
Adımadım’cıları, seni ve birçok insanı yüreklendirdiği için sevgili Yonca Tokbaş’ı tebrik ediyorum.
Sevgiler
Şefik YILMAZ
Eylül 23, 2010 at 10:40 am
Yazınızı yeni okudum. Ben de 7 Mart’ta Antalya’da 2. defa Runtalya’yi Maraton kategorisinde koştum. Evet ilkinde başarmış olmak sonrakileri bir tutku haline getiriyor. Sınırlarımızı bir amaç uğruna test edip görmenin sonrası çok keyifli. Bir sonrakinde görüşmek üzere. Daha öncesinde Avrasya’da olacağım. Size tebrik ediyorum. Yonca TOKBAŞ yazılarını da 1 yıldır takip eder oldum.
İyi günler
aslı
Şubat 21, 2012 at 7:18 am
Ben de bu sene ilk koşumu yapacağım sizlerle birlikte…
Benim gibi ilk defa koşacaklar için çok güzel bir paylaşım olmuş, çok teşekkürler.
Bu yarışta da başarılar dilerim:))