Emilia Romagna’nın başkenti Bologna saklı kalmış bir mücevher. Mücevher diyorum, zira bizim ülkemizde halen daha çok fazla bilinmiyor.Yeme içme, Bolonez soslu makarnaları Avrupa’nın en eski üniversitesi akla ilk gelenler arasında olsa da, Bologna’nın tarihi yapıları, jazz festivali,müzeleri ve şehri sarıp sarmalayan portikoları görülmeye değer.
Şehrin ana ve en büyük meydanı olan Piazza Maggiore, Bologna’nın sembolü olan Neptün çeşmesi,üniversite bölgesi ve Via Rizzoli görülmesi gereken yerler arasında. Gelelim meşhur kulelere, Asinelli ve Garisenda. Bunlar 12.yy da yapılmış ve şehrin sembolü olmuş durumdalar. Modern zamanlarda bilim insanları deneyler için kullanmış bu kuleleri. Orta çağlarda ise güç sembolü olarak görülüyormuş. Bolognayı diğer İtalyan şehirlerinden ayıran en önemli özellik ya da mimarı fark diyelim, toplamı ortalama 40 km yi bulan bulan portikolar. İtalya Turları sizin için araştırmak için önemli bir referans noktası olmalı.
Binalar sağlı,sollu kemerlerle kaplı ve bu kemerlerin altında dükkanlar,kafeler ve restoranlar bulunuyor. Bu yürüyüş yollarına, geçitlere portiko deniyor, yani siz Bologna’da yağmurlu bir günde yürürken şemsiyeye hiç ihtiyaç duymuyorsunuz. Eskiden portikoların altından atlı arabalar rahatça geçebiliyormuş. Strada Maggiore’de orijinal tahta portikoları görebilirsiniz,bunlar freskler ve aile armalarıyla kaplılar. Zaman içinde tahta olan portikolar taşa dönüştürülmüş.
Bologna’nın üç takma isminin olduğunu biliyor muydunuz?
- Bilge; zira Avrupa’nın en eski üniversitesi burada kurulmuş.
- Kırmızı; yapılar kırmızı ve tonlarına bürünmüş durumda ayrıca tarihte sosyalist geçmişi ve manifestolarıyla akla geliyor.
- Şişman; tabii ki Bologna mutfağı şehrin turizminde en önemli etkenlerden bir tanesi ve gerçekten muhteşem yemekler yiyebiliyorsunuz
Bir diğer özelliği ise Bologna’nın müzik şehri olması… Harika bir müzik müzesi bulunuyor. Olağanüstü klasik müzik konserleri yakalama şansınız var. Caz severler için ise bulunmaz nimet bir yer. Her sene Kasım ayında Caz festivali ayrıca yılın çeşitli zamanlarında ünlü sanatçıları ağırlıyor.
Görülmesi gereken anatomi anfi tiyatrosu bulunuyor. 17 yy da tıp öğrencileri burada otopsi yapıp,insan anatomisi öğreniyorlarmış.Ben gezerken çok etkilendim diyebilirim. Anfi tiyatronun oturma yerleri son derece rahatsız nedeni ise öğrenciler ders yaparken uyuya kalmalarını önlemekmiş. Bologna’da gezerken bir çok ücretsiz galeri ve müze görebilirsiniz.
Ben ilgi alanıma girenleri gezmeyi tercih edenlerdenim zira vakit benim için çok önemli. Müzik müzesi, Giorgio Morandi müzesi,Ulusal Resim müzesi ve modern sanat galerisi bunlardan bazıları.
Parkları ve bahçeleri oldum olası çok severim ve gezdiğim şehirlerde kaçırmamaya çalışırım. Margherita bahçeleri ve Orto botanik bahçelerini gezme fırsatım oldu. Bologna’da bir çok kilise bulunuyor bunlardan en önemlisi San Petronio ise, Maggiore meydanında.
Yine bu meydanda bulunan Salaborsa kütüphanesi görülmeye değer zira burası belediye tarafından işletiliyor ve hafta sonları aileler çocuklarını alıp burada vakit geçirip, aktivitelere katılıyorlar. Yapının altında arkeolojik kalıntılar bulunuyor,yerler cam panellerle kaplı siz gezerken kalıntıları da inceleyebiliyorsunuz.
Buraları gezerken insan kendine sormadan edemiyor acaba bir gün benim ülkemde de bunlar hiç bir çıkar gözetmeksizin olur mu… Ben gezdiğim şehirlerde kaybolmayı severim. Kayboldukça daha çok görür öğrenirim. Bologna’da da aynı şeyi yaptım hatta daha da ileri gidip kapısını açık gördüğüm binaların içine daldım.
Huyum kurusun meraklıyım ne yapabilirim. İyi ki de yapmışım, harika avlulu yerler gezdim,içlerine girip yüksek merdivenlerini tırmandım. Bu binaların çoğu 19.yy dan kalma aralarında 18.yy da görebiliyorsunuz. Zamanın aristokrat,elitleri maddi olarak dara düşünce bu binaları iş yerlerine kiralamış veya satmışlar. Sohbet ettiğim Bologna’lılar halen daha zenginlerin bu evlerde yaşamakta olduğunu söyledi.
Sıra geldi yeme içmeye. Benim en sevdiğim restoran Drogheria della Rosa oldu. Eski bir eczaneden dönme küçük bir restoran,tamamen lokallerin buluşma yeri diyebilirim.Muhteşem lazanya ve tagliatelle alla Bolognese yapıyor. Tatil süresince burada iki kez yemek yedik.
Diğer önerebileceğim yerler Al Pappagallo, All’Osteria Bottega,Diana ve hem yemek hem Caz severler için Cantina Bentivoglio. Bunun haricinde benim gibi hamur işi sever biri iseniz mutlaka ve mutlaka Paolo Atti/Figli isimli dükkana gitmenizde fayda var. 1880 den beri ayakta duran dükkanda dünyanın en lezzetli makarna ve çeşitlerini satın alabilirsiniz. Bir sonraki durak Mart ayında Roma. Roma Turları‘nı inceleyiniz.