Japonya’ya 1000 sene başkent olmuş eski emperyal güzel Kyoto bütün görkemini koruyor. Bunu kısmen de olsa ikinci dünya savaşında bombalanmamasına borçlu. Kyoto yazı serime ilk olarak, şehirde hangi dükkanların peşine düştüm ve nasıl dolaştım onu anlatarak başlamak istiyorum.
Yazı: Sedef TOK, Fotoğraflar: Emre TOK
Kyoto geleneksel Japon kültürü ve el sanatlarının merkezi ve bunu korumaya devam ediyor.
El sanatları bazı ailelerde 20 jenerasyon geriye kadar gidebiliyor. Sanatlara hamilik yapıyor olmasına gelince ise nedenlerini çeşitli şekilde sıralayabiliriz.
Eski imparatorluk başkenti olması, aristokratlar için verilen çay partileri ve yapılan seromoniler, Budizm merkezi olması, Geisha ve Kabuki tiyatrosu ve dansı, el sanatlarının gelişiminde ve korunmasında önemli faktör olmuş.
Elimde kitap ve harita önceden belirlediğim atölye ve dükkanların peşine düştüm. Ne yalan söyleyeyim, Japonya da adres bulmak pek kolay olmayabiliyor ama Kyoto kısmen de olsa Tokyo’ya göre daha kolay.
Aradığım bazı dükkanlar ara ve arka sokakta olduğundan zaman harcadım, bazen kapısına gittiğimde kapandığını gördüm.
Ana cadde üzerinde olanları bulmak daha kolay oldu ve zaman zaman taksiye bindim. Bu sayede vakitten kazanmak ve bir sonraki durağıma yetişmek daha kolay oldu. Tabelaların hepsi Japonca olduğunu bilmem yazmama gerek var mı?
Yan yana dizili küçük geleneksel tahta binaların içlerine dalıp sanatkarlarla sohbet etmeye çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü Japonca dışında başka dil pek konuşulmuyor.Bazılarının turizm’den dolayı çok iyi İngilizce bilmesine şaşırmadım.
Güler yüzlü, nazik insanlar kapılarını benim gibi burnunu her şeye sokan yabancıya kapılarını açtılar ve ellerinden geldiğince yardım ettiler.
İlk adresim Owariya isimli Kyoto’nun en eski soba denen buğday unundan yapılan bir çeşit makarnacı oldu. Soba noodles Japonya’da çok fazla tüketiliyor. İki katlı ahşap dükkan tam 400 senelik ve İmparator’un Kyoto ziyaretlerinde muhakkak uğradığı adres. (Aşağıdaki fotoğraflarda bu tarihi makarna restoranının tüm fotoğraflarını görebilirsiniz.)
Bulunduğu sokak turist haritalarında bulunmuyor. Aslında sevindirici. Çünkü tamamen yerel halk ile geziyorsunuz. Dükkanlar ve evler ahşap geleneksel Japon mimarisi hakim. Kısacası etrafta gezinmek yemek öncesi veya sonrası çok keyifli. Yemek sonrası veda ederken evde pişirmek üzere soba satın alıyorum.
İkinci adresim Aizen Kobo isimli tekstil ürünleri satan bir dükkan. İşte burayı bulurken biraz zorlanıyorum fakat değiyor çünkü sahibi ile unutulmaz bir sohbet yapıyoruz.Bize Japon ipekleri ile ilgili bilgiler veriyor.
Atölyesinde misafir ederken etrafı da inceleme fırsatı buluyorum. Nefis Japon hat sanatı ile dolu atölye ve 1500 senedir kullanılan bir teknik ile ipeklerini nasil boyadığını bize gösteriyor.
Kullandığı İndigo boyama tekniği Japonya’da sadece dört beş yerde kaldığını söylüyor.
İçeride nefis ipek şallar, yastıklar, gömlekler bulunuyor. Sohbetimiz sırasında zarif eşi ile de tanışma fırsatımız oluyor.
Tek katlı ahşap yapı Kyoto belediyesi tarafından kültürel varlık olarak korunuyor. Aynı hizada bulunan sırayla yan yana dizili dört tane çok eski yapıyı da fotoğraflamadan duramıyoruz, zira bunların 400 senelik olduğunu öğreniyoruz.
Japonya’ya giderken ne almalıyım diye sorup soruştururken ilk karşıma çıkan yeşil çay oldu. Tokyo’da 12 sene kadar yaşayan çok sevdiğim bir arkadaşım da yeşil çay almadan dönme dediğinden, çay satan dükkanların peşine düştüm.
İlk durağım Tokyo’da Ippo Do çay dükkanı idi, ancak orijinal mağaza Kyoto’da olduğundan oraya da gitmeden yapamadım.
Yaklaşık 140 senelik tarihi olan mağazanın içi ana baba günü gibiydi. Japonya’nın önemli çay yetiştirilen yeri Uji’den gelen çaylarla dükkanın içi enfes kokuyordu. Acelesi olmayanlar için bir fincan yeşil çaydan daha güzel bir şey olabilir mi?
Üzülerek belirtmeliyim ki yeşil çay son derece kıymetli ve ülkemizde satılan çayların ne derece yeşil olduğu tartışılır. Ne kokusu ne tadı benim gördüklerim ve tattıklarıma benzemiyor.
Ippo Do ikinci dünya savaşına kadar İmparatorun ailesinin de armasını taşıyormuş. Çay 11. yy da Budist rahipler tarafından Çin’den getirilmiş ve 20yy başına kadar yüksek zümre tarafından tüketilmiş.
Her sene Mayıs ayında toplanan çay yapraklarını tatmak için Connoisseur’lerin bir araya gelmesi gelenek halini almış. Ippo Do çevresinde antika ve modern çay takımları satan dükkanları gezmek ve alışveriş yapmak mümkün.
Japonlar güzel, uzun ve parlak siyah saçları ile gözüme çarpıyor. Bu güzel saçları da bir o kadar görkemli tokalar süslüyor. Geisha bölgesi olan Gion tarafında Kazura Sei 1865 yılından kalma saç süsleri ve tokaları satan bir dükkan. Kaplumbağa kabuğu, ağaç, lak ve incilerle bezeli muhteşem tokalar aklımı başımdan alıyor.
Bazı toka ve taraklar sedef bezemeli ve maki e denilen serpme altın tozu kullanılan bir teknikle yapılmış. Koleksiyonerler için de minyatür Geisha perukları bulmak mümkün. Kamelya yağından yapılan şampuan saçınıza parlak bir görünüm veriyor deseler de ben olayın genetik olduğunu düşünüyorum.
Toka ve aksesuar satın almak isterseniz paraya kıymak zorundasınız yoksa benim gibi sadece gezebilirsiniz. Unutmamak gerekir ki bunların hepsi yüksek ve yok olmaya yüz tutmuş sanatlar.
El yapımı kağıt meraklıları için adres Morita Wagami. Japonlar kağıdı çeşitli ve farklı yerlerde kullanıyor. Şemsiye yapımında, lamba tasarımında, kapı, pencere, pervane ,resmi yazışmalar…
Paketleme konsuunda özel bir ilgi ve emek göstermeye dikkat ediyorlar. İşin garip tarafı siz de seyahat süresince kağıt delisi olup çıkıyorsunuz. El yapımı kağıda Washi deniyor ve Japonya günümüzde en iyi ve dayanıklı kağıdı üreten ülke durumunda. Özellikle sanatçılar için kağıdın önemi bu dükkanda ortaya çıkıyor.
Yelpaze Japon kültürünün ve kadının ayrılmaz parçası. Miyawaki Baisen An 1823 den beri yelpaze yapıyor. Yelpazenin önemi sıcak Kyoto yazlarında nemle savaşmaktan çok, aksesuar olarak önümüze çıkıyor.
Batı dünyasının aksine Japon kadınları kimono ile kolye, küpe, bilezik takamadıkları için yelpaze mücevherleri durumuna geliyor. Yelpaze boyama güzel sanatlar arasına giriyor, tabii bunu döneminin ünlü ressamlarına da borçlu olduğunu belirtmek lazım. Yelpaze dükkanın bulunduğu dükkan Kyoto’nun en eski yapılarından.
Liste uzadıkça uzuyor, Kyoto’nun her bir köşesinden tarih fışkırıyor. Aralarında adını bilmediğim fakat geçerken tesadüfen görüp girdiğim bir çok antikacı var.
Aklımı başımdan alan nefis Imari porselenleri gözümün önünden gitmiyor. Belirtmeliyim ki her yerde güler yüzle karşılandım belki de Batı ile Japonya’nın en büyük farklarından bir tanesi de bu olmalı.
Erkut O.
Aralık 8, 2013 at 6:20 pm
Bu defa daha bir bayıldım.. :) resimler ve detaylar harika.. eline sağlık olsun üstad.. yollar açık ola..
lezzetlizamanlar.blogspot.com
Nisan 23, 2014 at 7:52 am
Çok güzel bir yazı olmuş..biran sizinle sokaklarda gezer gibi hissettim..İstanbul da soba noodle ararken sitenizle karşılaşmak iyi oldu.yeşil çay tiryakisi olarak, içtiklerim ile farkını merak ediyorum..çok faydalı ve keyifli bir yazı ..