Geçen haftalarda eski üniversitem Doğu akdeniz için Kuzey Kıbrıs‘a tam 10 sene sonra 3 günlük bir gezi düzenledim. Yanıma katlanır Dahon bisikletimi aldım. Cuma günü konferans ve okulda geçireceğim süre dışında. Cumartesi gününün tamamını GaziMağusa‘da gezerek geçirmek ve 10 yl sonra hayatımın çok önemli bir bölümünü geçirdiğim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini hissetmek olarak planladım.
Havalimanındaki kısa rötar’dan sonra THY’nin 22:10 uçağı ile Perşembe günü Kuzey Kıbrıs’a ayak bastım. Havalimanında uçaktan iner inmez ERCAN havalimanın tabelası gözlerimin dolmasına yetti. Dile kolay tam 1993 yılında ilk ayak bastığımda 17 yaşımda idim. DAÜ’nün özel gönderdiği taksi ile Mağusa’nın 10km dışındaki Salamis harabelerinin bulunduğu Salamis körfezindeki Salamis Bay otel’e yerleştim… Salamis Bay Conti Resort Hotel her ne kadar revizyon geçirse de bana 1974’ten kalan otel görünümünü her zaman hatırlatmakta.
Gece sessiz bir gece geçirdim. Kuzey Kıbrıs’ta en çok sevdiğim şeylerden biri olan sessizlik :-) Sadece denizden gelen su sesi ile pencere açık uyudum.
Sabah erkenden Kalktım. Sıkı bir kahvaltı yaptım. Yolda giderken eskiden yazlarımızı geçirdiğimiz plajları gördüm. Glapsides, Festival … Yolun üzerine taşınan Gazi Mağusa hastanesinin modern hali beni fazlasıyla şaşırttı. Sık Sık yakalandığımız radarların yerini otomatik Foto Radar sistemleri almış. Hatıra fotoğrafı çektirmeden edemedim. Tabelalar KM olarak değişmiş. Bizim zamanımızda Mil idi. Ama trafik sol gidiş şeklinde devam. Soldan direksiyon arabaların artık ithalatı yasaklanmış ve bu araçlara özel bir çıkartma yapıştırılması zorunlu hale getirilmiş.
DAÜ’ye gittim. Okul inanılmaz değişmiş. Konferans salonunda yerimi aldım ve 2 saat süren Endüstri Mühendisleri ve Teknoloji Sektörü isimli konferansımı verdim. Kurucusu olduğum Endüstri Mühendisliği kulübü sorumlusu arkadaşlar tarafından ağırlandım.
Turizm bölümü terasında hocalarım Gökhan İzbırak, Hasan Önder, Haluk Balkan ve Nureddin Kırkavak ile harika bir sohbet eşliğinde yemek yedik. Akdenizi 5. kattan izleme fırsatı buldum :-) Ne çok özlemişim. Okulda bisiklet kullanımı yaygınlaşmış. Bizim zamanımızda bisiklet bırakacak yerler yokken şimdilerde herkesin altında araba yerine bisikletler.
Okul inanılmaz bir değişim göstermiş. Öğrenci kulüpleri binasında 10’larca kulüp ve hepsinin tek tek odaları var. Biz ise 3-4 kulüp bir odayı paylaştığımız günleri hatırlarız.
Rektörlük’te Rektör yardımcısı Derviş hoca tarafından ağırlandım. Daha sonra Merkez Kafeterya, Kitap Dükkanını gezdim. 1-2 kitap, anahtarlık ve rozet aldım.
Akşam saat 17:00 olduğunda ise odama çekildim. Sonra tekrar Mağusaya akşam yemeği ve gece turu için geri geldim. Meşhur şahir merkezindeki Anıt bölgesinde Hacı’nın yeri restoranda doyurucu döner ve şeftali kebabı yedim… Ev yapımı ayran içtim…Sürekli uğrayıp içki ve ekmek aldığımız Anıt Büfe’yi yad ettim… :-)
Daha sonra Okulun karşısındaki sokağa geldik. Bir süre orada yaşamıştım… Tüm eski dostlarla beraber, Old town, Sallakoğlu apartmanları… İnanılmaz günlerdi. Şimdi hafif barlar sokağı edasında ana caddeden trafiğe kapalı bir şekilde durmakta…Orada bir barda oturduk ve Türkiye’de satılmayan Smirnoff Ice ile sohbete daldım. Sonra başka bir kulüpte eski dostlardan Koray’ın şarkılarını dinledim. Yorgun olduğumdan ve ertesi gün erken bisiklet ile gezeceğimden dolayı geceyi çok uzatmadan bitirme kararı aldım.
Sabah erken kalktım… Bisikletimi toparladım. Ve doğruca Gazi Mağusayı gezmeye başladım. Okulun önündeki bölge içinde sazlıkları arasındaki okaliptus ağaçlarının kesilmesi ile mini bir göl oluşmuş. Tam Old Town Hotel’in arka kısmında. Buradan tekrar Betsa market’in yanından Birleşmiş Milletler Kampı (UN) yanından mağusa ya şehir , kale içine doğru yol alıyorum. UN kampı yanında bisiklet yolu var, adsız asker sokaktaki evimin üstüne kat çıkmış Erzat hoca… Aslı’nın evi aynen duruyor. 17 yaşımdaki halim gözümün önünde . İnanılmaz duygusal bir gezi benim için. Sakarya ve Gülseren bölgesindeyiz. Buralarda yol üstünde sürekli yeni cafe ve restoran açılmış. Bizim zamanımızda sosyalleşmeyi, evlerde sohbetler eşliğinde yapmaktaydık…
Kale Kapısına geldiğimde ise tüyler diken diken. Sürekli araba ya da yürüyerek girdiğimiz bu kapıdan bisikletle girmek enteresan. Finlandiyalı sırt çantalı turistlere veriyorum makinamı ve fotoğraf çektiriyorum.
Kale içi trafiğe kapatılmış. Girer girmez sağ taraftaki sur’un altında KKTC Turizm Bürosu var ve harika bir teyze ve amca neredeyse her cebime ve çantama broşürler veriyorlar. Haritalar, dokümanlar… almadan gitmeyin. Aşağı doğru boş viteste yavaş yavaş ilerliyorum. Sağ ve Sol hep turistik dükkanlar dolmuş.Eskiden küçük pansiyonlar, Wimpy hamburgerci vs vardı. Çantacı Hasan amca’da yok artık.
En aşağıya vardığımda hala para çektiğimi İş Bankası ATM’si orada.. Merkezde Lala Mustafa Paşa Camii bütün haşmeti ile duruyor. Bu meydan tamamen UN ve AB fonları ile koruma altına alınmış.
Wikipedia LaLa Mustafa paşa Camii hakkında der ki;
Lala Mustafa Paşa Camii. Orijinal ismi Saint Nicolas Katedrali ve sonra Ayasofya (Saint Sophia), Magusa Camii. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin en büyük camisidir. 1328’de katedral olarak açılmış ve 1571’de Osmanlı Devleti tarafından bölgenin ihtiyacını karşılamak için camiye çevirilmiştir. Kıbrıs Fatihi olarak anılan Lala Mustafa Paşa’nın adını almıştır.
Meydanda ayrıca Venedik Saray Kalıntıları, Türbeler ve Namık Kemal’in sürgünde kaldığı zindanlar da bulunmakta.
NAMIK KEMAL ZİNDANI: Namık Kemal Meydanı’nın batısındaki Venedik Sarayı’nın avlusunda yer alan, dikdörtgen planlı ve iki katlı bir yapıdır. Tek olan hücrenin kapısı Venedik Sarayı’nın avlusuna açılmaktadır. Üst kattaki dikdörtgen planlı odanın önünde bir sahın bulunmaktadır. Namık Kemal, “Vatan yahut Silistre” oyununun 5 Nisan 1873 tarihinde İstanbul Gedik Paşa tiyatrosunda oynanmasından sonra 9 Nisan 1873 tarihinde Kıbrıs’a sürülmüştü. Önceleri alt kattaki zindana kapatılan şair, bir süre sonra Kıbrıs Mutasarrıfı Veyis Paşa’nın izni ile üst kata çıkarıldı. 3 Haziran 1876 tarihinde de V. Murat tarafından affedilerek İstanbul’a geri döndü. “Namık Kemal zindanı ve Müzesi”nin restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları 1993 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Rölöve ve Restorasyon Şubesi tarafından gerçekleştirilerek ziyarete açıldı.
Alıntı: http://kibris.com.tr/kuzey-kibris/magosa/namik-kemal-zindani-ve-muzesi
Tatlıları ile meşhur Petek pastanesi, yanlışlıkla sağlam dişimi 93 yılındaçeken dişçi ve göz ucuyla Gazi Mağusa’nın meşhur Deli Ali’sini gördükten sonra ; Othello Kalesi boyunca yapımı devam eden yoldan Canbulat Müzesine namı diğer Liman kapısındaki Burçların altına doğru ilerliyorum. Canbulat Müzesi hakkında detayları bir sonraki yazımda bulacaksınız…
Kale kapısından çıkıp sola dönüyorsunuz. 200 metre sonra sağda askeri lojmanlar ve kısmi kapalı maraş vesol tarafınızda Laguna Apartları uzanmakta. Gerçekten manzarası ile huzur veren öğrencilik zamanlarında alkol tüketimini had safhaya çıkaran bir manzarası bulunan Laguna apartmanları. Arkadaşım Deniz’in de bir süre oturduğu bina eski, asonsörleri vs hep 1974 senelerine ait. Laguna apartmanlarının önünde bulunan küçük körfezde balık tutanlar ve önünde manzaraya karşı sohbet ettiğimiz Yunus heykelleri. Laguna apartmanlarının KKTC‘deki adı ise; Vakıflar İdaresi Deniz Yıldızı Apartmanı’dır.
Turn left from the castle door. 200 metres ahead, military dwelling houses and partly closed Varosha on the right and Laguna aparts on the left lie. Laguna apartments give you peace and raises alcohol consumption to advanced stages with their views. The building in which my friend Deniz resided for a while and its elevators are dated from 1974. People catch fish in little gulfs in front of Laguna apartments and we talked towards the view in front of dolphin sculptures. The name of Laguna apartments in TRNC is Foundations Directorate Starfish Apartment.
1974 Mutlu Barış harekatı sırasında tahrip olmamış bir bina. Hemen 100 metre yanında ise Palm Beach Otel. Onun yanında ise 100 metre sonra askeri Kapalı Maraş Sınırı.
It is a building which didn’t fall into ruin during Peace Operation in 1974. There is Palm Beach Hotel 100 metres near it. There is also military closed Varosha boundary next to it 100 metres ahead.
Bisiklet yolları ile ilgili bir Kıbrıslı Profesörün yazısı : http://www.kibrispostasi.com/printa.php?col=97&art=2330
The article of a Cypriot professor about bicycle roads: http://www.kibrispostasi.com/printa.php?col=97&art=2330
Palm Beach Hotel‘in önünde katlanır bisikletimi sahile taşıyorum. En etkileyici anlardan biri tatilin. Palm Beach Kapalı. Ama sahil açık. Hemen sahildeki izbe ama sıcak insanların çalıştığı derme çatma kafe’den bir bira alıyorum . Buz gibi.. Ayağım Kıbrıs’ın kumsallarında…
In front of Palm Beach Hotel, I carried my portable bicycle to the shore. It was one of the most impressing moments of the holiday. Palm Beach was closed but the shore was open. I bought a beer from the rambling and isolated café in which friendly people work. It was cold as ice. My foot was on the sands of Cyprus.
Turistler Kapalı Maraşı (Hayalet Şehir) en yakından görecekleri alandalar. Fotoğraf çekmek yasak. Binaları çekmeden uzun mesafeden çaktırmadan fotoğraf alıyorum. Çok yakında ilk bombalanan otelin önünde bir koruma görevlisi var. Bu bina harekat’ın ikinci bölümü 14 Ağustos’ta Kıbrıslı Türklerin kurtarılması için yapılan hava saldırısı sırasında ilk bombalanan bina. Ondan dolayı özel olarak bakılıyor. Boyanıyor ve korozyona karşı önlemli. (BKNZ FOTO)
Tourists are in a place from where they can closely see the closed Varosha. Taking photographs is forbidden. I stealthily took some photographs from a far place without shooting the buildings. There is a bodyguard in front of the hotel which was first bombed. This building is the first bombed building during the air attack for protecting Turkish Cypriots in 14th August which was the second part of the operation. For this reason, it is specially protected. It is painted and protected against the corrosion.
Diğer binalar ise terkedilmiş durumda. Üfleseniz yıkılacak durumdalar. Kapalı Maraş’ın hikayesi aslındaçok derin. Uluslararası anlaşmalarla tekrar bir Federatif çözümiçin Türkiye’nin elinde tuttuğu en büyük koz. Bugün arazi değeri 100 Milyar dolardan fazla. Zamanında 30senelik otel rezervasyonları bile kapalıolan maraşta Richard Burton’dan Sophia Loren’ kadar çok fazla ünlünün evi bulunmakta. Ancak bölgede üç yapının sürekli bakımı gerçekleştirilirken, Birleşmiş Milletler askerleri tarafından da özel koruma altına alındı.
Other buildings are desolated. It seems like that it is going to be destroyed at any moment. The story of the closed Varosha is actually deep. It is the most important ammunition of Turkey for a federative solution with international agreements. The value of this land is more than 100 billion dollars. Many famous people from Richard Burton to Sophia Loren have houses in Varosha whose reservations were closed for 30 years at one time. Three buildings in the region are constantly renewed and put under protection by blue helmets.
Özel koruma altındaki bu yapılar; İngiliz Kraliyet Ailesi’ne ait Golden Sands Oteli, eski adıyla Ay Yuvanis Aziz Yahya Kilisesi ve Sophia Loren’in evi.
The buildings which are put under protection are Golden Sands Hotel belonging to English Royal Family, Saint John Church and Sophia Loren’s house.
Kapalı Maraş Hakkında Bilgiler(Information about Closed Varosha)
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mara%C5%9F,_K%C4%B1br%C4%B1s
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=kapal%C4%B1+mara%C5%9F
http://ikikelam.blogspot.com/2008/05/kapali-mara.html
http://www.artificialowl.net/2008/08/ghost-town-of-varosha-famagusta.html
http://www.rhinocarhire.com/Car-Hire-Blog/January-2009/Varosha-Ghost-Town.aspx
http://www.pbase.com/pavlos/ammohostos_then&page=all
Kapalı Maraş hakkında bunları:
- 1974 Model Opel ve Toyotaların hala paslı halde sıfır km olarak durduğunu ( 1996’da Orduevi sahilinde yüzmek için Kapalı Maraş’a izinli olarak girdiğimizde kapı girişindeİkona müzesinin yanında gözlerimle gördüm) http://www.flickr.com/photos/canissa/338731983/
- 1974 model rusty and brand new Opel and Toyota cars are still there. (When we entered to the Closed Varosha in 1996 for swimming at the Officer’s Club beach, I saw them with my own eyes in the entrance and near the Icon Museum) http://www.flickr.com/photos/canissa/338731983/
- Bankaların içinde hala paraların olduğu ve Türk askerlerinin bu bankaların önünde hala nöbet tuttuklarını,
- There is still money in the banks and Turkish soldiers are still on guard in front of these banks.
- Kapı girişindeki İkona müzesinin ziyaret aldığını,
- The Icon Museum in the entrance is visited.
- İçeride bir ordu evi olduğunu,
- There is an Officer’s Club inside.
- Bu ordu evinin dışında yaz aylarında sahillerinde asker gözetimindeki plajlarda denizin kullanıma açık olduğunu,
- Except for this Officer’s Club, beaches that are in military trust can be used in summer.
- Golden Sands Otelinin kumlarının Fil dişi sahillerinden tankerler ile geldiğini,
- Sands of Golden Sands Hotel’s beach are brought from Ivory Coasts with tankers.
- 19 Temmuzda açılışı olan 25 senelik yaz rezervasyonu dolu otelin sahibinin 20 ağustosta harekat tamamlanınca lobisinde asılı bulunduğunu
- The owner of the hotel which was opened in 19th July and whose reservations are closed for 25 years was found as hanged in the lobby when the operation was completed in 20th August?
biliyor muydunuz ?
Tags : KKTC, Kapalı Maraş, Palm Beach Hotel, Golden Sands Oteli, Kıbrıs
Şehir içinde gezmeye devam ediyorum. Eski Postane binası, Gazi Mağusa devlet hastanesi, Baykal,Sakarya ve derinya yolu bölgeleri. Daha önceden Kıbrıs’a gitmiş olanlarınız ya da orada okumuş olanlarınız bu bölgeleri hatırlayacaklardır. Bölgenin bir kısmı duvarları gene Kapalı Maraş bölgesinin sınırları içerisinde.
http://www.postadairesi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=26&Itemid=77
Kıbrıs Postaları ve filatelisi çok değerlidir. Ben de elimde geldiğince KKTC ve Kıbrıs Federe devleti’nin pullarını biriktirmekteyim. Bu pul ve tarihe sahip çıkan çok fazla sayıdakişi kalmamaya başladı. Gençler artık pulculuk ile ilgilenmiyorlar ama çocuklarınıza ve gençlere pulculuk ve koleksiyonculuk konularını daanlatmak gerek. Kaza ve tapu dairesi önünde bir tren dururdu. Bu gezimde göremedim. Kıbrıs’ta Tren gerçekten çok fenomen bir konudur. Eskiden tren yolunun olduğu bir dönem de varmış ancak maalesef daha sonra trafik ve araç çoğalması sonucu kalmış.
ALINTI : http://wikimapia.org/8763223/tr/K%C4%B1br%C4%B1s-%C4%B1n-%C4%B0lk-Treni
Kıbrıs’ta tren ilk defa İngiliz İdaresi döneminde kullanıldı. Kıbrıs’ta kullanılan lokomotifi bir İngiliz şirketi olan “Hamslet” imal etti. İlk proje ve ön çalışma 1899 yılında başlatıldı. Tren ise ilk seferini 1904 yılında Yüzbaşı Pirchard R.E. yönetiminde Lefkoşa-Mağusa arasında yaptı.
Tren seferleri 1916 yılına kadar Lefkoşa-Mağusa arasında, sonra Güzelyurt ve 1932 yılından sonra da Lefke’ye kadar yapılıyordu. Tren, Lefkoşa-Mağusa arası 51 mil olan mesafeyi iki saatte gerçekleştirirken yol boyunca dört istasyonda durmaktaydı.
Bugün Lefkoşa’da Peyak ambarlarının bulunduğu yer tren istasyonu, karşısındaki kesme taştan kemerli bina da istasyon müdürünün ikametgahı idi. Mağusa’daki istasyon binası ise surların dışında bulunan şimdiki Kaza Tapu Dairesi olarak kullanılan (1974 öncesi Polis Karakolu) alanda idi.Bu bina tren istasyonunun bir bölümü idi. Büyük avlunun içerisinde de tamir atölyesi yer almakta idi.
Foto alıntıdır. Kaynak : http://wikimapia.org/8763223/tr/K%C4%B1br%C4%B1s-%C4%B1n-%C4%B0lk-Treni
Tren hizmete girdikten sonra ticaret ve turizm gibi ekonomik alanlarda da gelişmeler kaydedildi. Mağusa limanının önemli derecede ticaret ve yolcu trafıği bakımından gelişmiş olması ve daha kısa bir sürede adanın belli yerlerine ulaşımın sağlanması ile meydana gelen turist artışı, trenin sağladığı katkılar olarak gösterilebilmektedir. Özellikle tren hattının Lefke ve Trodos dağlarının yamaçlarına kadar uzatılması, Trodos’da turistik nitelikli otellerin yapılmasına neden oldu. Bu durum da doğal olarak turist sayısının artışını sağlayan etkenlerden biri olmuştur. 1940-1945 savaş yıllarında trenin sık sık kullanılması yıpranmasına neden oldu.
Yıpranan trenin tamir edilmesi için 400 bin Kıbrıs Liralık bir bütçeye gereksinim vardı. Bu bütçenin ayrılmasını göze alamayan hükümet, aynı zamanda karayollarının da gelişmesiyle artan motorlu araç sayısı gerekçesi ile trenle yolcu ve yük taşımasına son verdi. Kıbrıs’ta ilk kez çalıştırılan tren şu anda Mağusa’daki Kaza ve Tapu Dairesi’nin avlusunda sergilenmektedir.
Tren üzerinde (1) rakamı ve İngilizce yazılı şu ibare bulunmaktadır. “THIS WAS THE FIRST LOCOMOTIVE TO BE IMPORTED INTO CYPRUS. IT WAS USED DURING THE CONSTRUCTION OF THE GOVERNMENT RAILWAY AND THERE AFTER IN IT’S OPERATION FROM 1904-1951”
Konu ile ilgili çok güzel ve kapsamlı bir yazı: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=160057
Yolculuğuma derinya yoluna doğru devam ediyorum, baykal bölgesinden geçip eski combos durağının oradan ana yola çıkıyorum. Terminal’de tam 10 sene sonra çorbacı Faruk’ta az mercimek içiyorum. Okul sıralarında paramın çok olmadığı dönemde bir tas çorba ile 1ekmek yer eve gelirdim. Günlük bu şekilde idare ettiğim çok oldu :-)
Bir sonraki yazımda Tuzla-St Barnabas ve Salamis tarihi bölgeleri ile Mağusa turumu bitiriyor olacağım… Son fotoğrafım gene Kapalı Maraş bölgesinin yakınından :-)
Tur ile ilgili araya macera yarışları vs girince son bölümü atlamıştım. O yüzden sizleri son bölüm ile karşı karşıya bırakıyorum. Bu bölümde Mağusa içinden Tuzla köyündeki eski evime nostalji turu yapıyorum.
Bu evde inanılmaz anılar gerçekleşmişti. Ev aynı halde sanki 15 yıl öncesindeki gibi duruyor. Özellikle bahçesi gene facia durumda. O otlarla çok uğraşmış kesip garaj yapmıştım.
Buradan hala toprak olan ve 16 yıl önce detoprak olan :-) yoldan Tuzla köyüne devam ediyorum. Tuzla 2000 kişinin yaşadığı küçük bir köy. 1974 savaşı sırasında şehit vermiş, kayıplar içinden en sonunda bazılarının bulunduğu ve acıları tazelenen küçük bir köy. Ama asıl köyün en önemli iki noktası köyün hemen 2 km yanında bulunan St.Barnabas Manastırı ve Salamis harabeleridir. Bu iki tarihi bölgeyi daha önceleri KKTC’de okurken çok gezmeme rağmen o zamanlarda dijital fotoğraf makinem olmadığından çekememiştim. Yolda giderken papatya tarlalarının arasında ise çok duygulandım. Yeşil kıbrıs’ı 10 yıl sonra tekrar görmek beni çok etkiledi…
St.Barnabas Manastırı
Salamis’te doğmuş Yahudi bir ailenin oğlu olan, St. Barnabas, Kudüs’te eğitim gördükten sonra Kıbrıs’a döner ve Hıristiyanlığı yaymak için 45 yılında St. Paul ile çalışmaya başlar. Bu faaliyetlerden dolayı vatandaşları tarafından öldürülüp, cesedi denize atılmak üzere bir bataklığa saklanır. St. Barnabas’ın öğrencileri olayları izleyip, cesedi Salamis’in batısında bir yeraltı mağarasına gömerler ve göğsüne de St.Mathews’un yaptığı incilin kopyasını koyarlar. Cesedin yeri bilinmediğinden uzun yıllar gizli kalır. 432 yıl sonra piskopos Anthemios, mezarı rüyasında gördüğünü söyleyerek, açılmasını ister. Mezar açıldığında St. Mathews incili dolayısıyla, St. Barnabas teşhis edilmiş olur.
Bu keşif sonrasında Piskopos, Istanbul’a giderek İmparator Zeno’yu bilgilendirir ve Kıbrıs kilisesinin özerkliğini kazanır. İmparator, gömütün bulunduğu yerde bir manastır inşa edilmesi için bağışta bulunur. Manastır 477’de inşa edilir. Manastır bir kilise, avlu ve avlunun üç yanında bir zamanlar papazların yaşadığı odalardan meydana gelmiştir. St. Barnabas kilisesinde çoğunluğu 18. yy’dan kalma zengin bir ikon koleksiyonu bulunmaktadır. Manastırın avlusunda bulunan bazalt değirmen Enkomi yerleşim bölgesinden, diğer sütun ve taşlar ise Salamis’ten gelmiştir. Papazların yaşamlarını sürdürdüğü odalar ise restore edilerek bir Arkeoloji müzesi haline getirilmiştir. Bölgenin en geniş müzesinde, Kıbrıs’ın Neolitik Döneminden Roma Dönemine dek geniş bir çizgideki tarihsel sürece ait çeşitli eserleri görebilmek mümkündür.
ALINTI :http://kibris.com.tr/kuzey-kibris/magosa/salamis-antik-kenti
Barnabas manastırı okuldayken kitabımızı alıp çok komik bir ücrete girip okuyabileceğimiz, huzur dolu bir yer. Yazın güneş battıktan sonra avlusunun serinliği ve sessizliği gerçekten bir başka özeldir. Hemen yanı başında bulunan St.Barnabas’ın mezarı yaklaşık yürüme ile manastıra 200 metre uzaklıkta ve yer altındadır. Giderseniz orayı atlamadan dönmeyiniz.
Bir sonraki durağım buradan yaklaşık 2km uzaklıktaki Salamis harabeleri. Küçük tekerlekli bisikletim beni kovalayan tüylü çoban köpeğini ancak 1.5 km’de yormama imkan veriyor. ayaklarım yoruluyor. Arabalar köpeği ezmemek için uğraşıyorlar. Durunca ise bana saldırıyor. Böyle enteresan bir problemle uğraşarak varıyorum harabelere.
Harabeler Mağusa’nın karpaz yarım adasına göre çıkışında 7.5 km sonra sağda. Sapaktan sonra bir piknik alanı var burayı 750 metrede geçince yol sonunda sağ tarafta giriş ve bekçi kapısına rastlıyorsunuz. Burası aynı zamanda plaj. Dolayısı ile efsanevi ingiliz dondurma minibüsü ve çok sevdiğim ingiliz usulü krema dondurmaya rastlıyorum. Ve hemen nostalji yapıyorum.
Salamis harabelerinde özellikle üniversite yıllarında Jesus Crist Superstar’ı sahneleyen arkadaşlarım olmuştu. Nil, Afet ve tabiiki başrol oyuncusu Aral Balkan. Bir çok kereler ziyaret ettiğim antik kentin fotoları beğeninize sunulur.
Salamis Antik Kenti
Salamis antik kenti, Magosa’nın 6 km kuzeyinde, Kanlıdere (Pedios) nehrinin kıyısında yer almaktadır. Bronz Çağı sonlarında kurulan Salamis kentinin kuruluş efsanesine göre kurucusu Teukros’tur. Atina yakınlarındaki Salamis adasının kralı Telamon’un oğlu olan Teukros Troia savaşı sırasında kardeşi Aiax’ın intiharını engelleyemediği için babası tarafından memleketinden kovulur ve buraya gelerek kenti kurar.
Salamis’teki en erken buluntular M.ö. 11. yüzyıla aittir. Nekropolisten elde edilen verilere göre bu dönemde kentte Fenike tesiri hakimdir. M.ö. 708 yılından itibaren ise tüm ada ile birlikte Salamis de Asur hakimiyetine girmiştir. Kent 669’da sona eren Asur hakimiyetinin ardından bir müddet bağımsız krallık olarak yaşasa da sonradan Mısır hakimiyetine girmiştir. M.ö. 525 yılında ise Mısır’ın Perslerin eline geçmesi ile birlikte Kıbrıs da Pers yönetimine girer. Büyük İskender’in doğu seferi sırasında Pers yönetiminden kurtulur.
76/77 yıllarında meydana gelen depremler nedeni ile kentin tahrip olduğu antik kaynaklardan bilinmektedir. Kent yeniden imar edilse de de 332-342 yılları arasında yaşanan depremler sonucunda oturulamaz hale gelir. Constantinus II daha küçük bir plana göre “Constantia” adıyla kenti yeniden kurar. Yeniden kurulan kent Kıbrıs adasının başkentliğini Baf’ın elinden alır. 647 yılından itibaren başlayan Arap akınları, ayrıca depremlerin neden olduğu yıkım ve limanın dolması sebepleri ile Salamis terk edilir. Salamis’i terk edenlerin Magosa’ya yerleştiği düşünülmektedir.
Kuzey Kıbrıs’taki en önemli ören yerlerinden birisi olan Salamis kenti 1952-1974 yılları arasındaki kazılarla kısmen açığa çıkarılmıştır. 1974 yılında kesilen kazı çalışmaları 1998 yılından beri Ankara Üniversitesi tarafından yeniden başlatılmıştır.
Ören yerinde görülebilecek yapı kalıntılarının tamamı Roma Dönemine aittir. Söz konusu yapılar gymnasium, forum, agora ve hamam gibi kamu yapılarıdır.
Son olarak otelime dönerken marketten içli köfte alıyorum. Kıbrıs usulü, uzun yanında limanu kesilmiş. Bir başkadır tadı. son bozukparamı bu ve bir ayrana ayırıyorum. Otelime ertesi sabah çok erken uçmak üzere dönüyorum…

Volkan
Mayıs 16, 2009 at 7:57 pm
Çok merak ettim bisikleti kiraladınız mı? satın mı aldınız?
Magosa ile ilgili paylaşımlarınızıda çok beğendim. Teşekkürler.
eylem
Ocak 2, 2010 at 5:02 pm
dau de ilk yilim okul oncesi ogretmenligi 1, sinif ogrencisiyim gercektende cok sessiz magusa bazen bu sessizlik guzel bazen de sikici ama gercekten sevdim ben burayi harika bir yer
ms
Şubat 25, 2010 at 10:28 pm
kıbrıs türkü türklüğünü unutmuş bence burda türkiyeden gelenleri hç sevmiyorlar rumları daha çok seviyorlar rımların tarihte ne yaptıklarını hepsi unutmuş benim gözlemim kıbrıs artık bitmiş her yerde nayt clüp her yer kumarhana…